Havalardaki nem miktarının azaldığı kış aylarına girdiğimiz bu günlerde daha yaygın olarak görülen şikayetlerin başında göz kuruluğu hastalığı geliyor.
Hastalığın belirtilerini hissetmemize rağmen gerekli önemi göstermediğimizi belirten Göz Hastalıkları ve Retina Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, sorunun giderilmediği taktirde iş verimliğinde azalmaya, yaşam kalitesinde düşüşe ve hatta depresyona yol açtığı söyleyerek uyarılarda bulundu. Göz kuruluğu basit görünse de göz sağlığı açısından ciddi sonuçlara da sebep olabileceğini hatırlatan Prof. Dr. Göçgil, “Eğer bu hastalık tedavi edilmezse korneaya zarar vererek gözde enfeksiyon gibi ciddi sorunlara da sebep olabiliyor.” şeklinde konuştu.
Günümüzde sıklıkla karşılaşılan şikayetlerin başında göz kuruluğu geliyor. Çoğumuzun belirtilerini hissettiği, ancak tedavi sürecini ertelediği bu hastalık çözüme ulaştırılmadığında depresyona bile yol açıyor. Uzun süre ekran karşısında zaman geçirmek, telefona bakmak gibi aktivitelerin beraberinde ortaya çıkan göz kuruluğu hızla artış gösteriyor. Göz kuruluğunun nedenleri ve alabileceğimiz önlemler ilgili açıklamalarda bulunan Göz Hastalıkları ve Retina Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, tedavi sürecinde uygulanan yeni teknikler ile teknolojiler hakkında bilgi verdi.
GÖRÜŞ KALİTESİNDE DÜŞÜŞ VE BULANIK GÖRME SIKLIKLA KARŞILAŞILAN BULGULAR ARASINDA
Göz kuruluğu nedeni ile görüş kalitesinde düşüş ve bulanık görme gibi bulgularla sıklıkla karşılaşıldığını belirten Prof. Dr. Göçgil, “Gözümüzün ön kısmını toz, rüzgar gibi dış etkenlerden, bazı mikroorganizmalardan koruyan bir dış tabaka vardır. Bu tabaka gözümüzü ıslak tutarak nem dengesini düzenler. Bu bölgedeki düzensiz ya da eksik olması hali sonucu karşımıza çıkan göz kuruluğu, bazı şikayetler ile kendisini belli eder. Göz kuruluğu, gözyaşımızın yeterli oranda salgılanamamasına veya daha sık olarak çevresel faktörlerle gözyaşının buharlaşmasındaki artışa bağlı oluşan bir hastalıktır. Gözyaşımız korneamızı besleyerek yüzey hücrelerini nemlendirir ve korneamız pürüzsüz bir optik yüzey haline gelir. Sanıldığının aksine göz yaşımız sadece sudan oluşmaz; yağ, su ve mukus olmak üzere 3 ayrı bileşenden oluşur. Bu bileşenlerden birinde görülen eksiklik, gözyaşımızın hızlı buharlaşmasına, korneamızın eşit şekilde beslenememesine ve böylece göz kuruluğuna sebep olmaktadır.” şeklinde konuştu.
“GÖZ KURULUĞU BÜYÜYEN BİR HALK SORUNU”
Göz kuruluğunun büyüyen bir halk sorunu olduğunu belirten Prof. Dr. Göçgil, “ABD’de yapılan araştırmalarda hastalığın 50 yaş ve üzeri yaklaşık 5 milyon kişiyi etkilediği gözlemlenmiştir. Kuru göz hastalığı dünyadaki en yaygın oküler yüzey hastalıklarından biridir. Hastalığın yaygınlık oranı dünya çapında orta ve yaşlı insanlar arasında yaklaşık yüzde 4,4 ile yüzde 50 gibi ciddi bir orana kadar çıktığı açıklanmıştır.”dedi.
ÇEVRESEL FAKTÖRLER VE HASTANIN KENDİSİNE BAĞLI NEDENLER İLE ORTAYA ÇIKABİLİR
Göz kuruluğunun çevresel ve hastanın kendisine bağlı nedenler ile ortaya çıkabileceğini belirten Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, “Günümüzde bilgisayar ve telefon gibi ekranlar karşısında uzun saatler geçirme, kontak lensin doğru kullanılmaması, çalışılan ortamların nem dengesinin yeterli olmaması, çok yüksek aydınlık ve parlak ışık altında çalışılması gibi durumlar göz kuruluğunun en yaygın sebepleri arasında gösterilebilir. Öte yandan romatizmal hastalıklar, hormonal bozukluklar için kullanılan hormon ilaçları, kadınlarda menopoz sonrası dönemler, antihistaminik ve diğer hastalıkları önlemede kullanılan çeşitli ilaçlar, depresyon ilaçları da göz kuruluğuna sebep olmaktadır.” diyerek yaşlanmanın da gözyaşı salgılanma miktarını azalttığı için göz kuruluğuna sebep olabildiğini sözlerine ekledi.
YAŞAM KALİTEMİZİ DERİNDEN ETKİLİYOR
Göz kuruluğunun yaşam kalitemizi derinden etkilediğini de sözlerine ekleyen Prof. Dr. Göçgil, “Göz kuruluğu olan hastalar daha önce rahatlıkla yaptıkları aktivitelerde zorlanma hissederler. Gözlerinin çok çabuk yorulmaya başladığını ve dinlenme ihtiyacı hissettiğini ifade eden hastalar, bilgisayar başında eskisi kadar rahat olamadıklarını, göz ağrısı, ışık hassasiyeti, tahrişe bağlı olarak gözlerinde sık sık sulanma, kaşınma ve kızarma gibi şikayetleri de olduklarını belirtmektedirler. Göz kuruluğu olan hastalarımızın sıklıkla dile getirdikleri şikayetler gözlerde batma, gözlerde yanma ve gözlerde yabancı cisim hissidir.” ifadelerini kullandı.
“HASTALARIN DEPRESYONE BİLE GİRMESİNE SEBEP OLABİLİYOR”
Göz kuruluğunun çok rahatsız edici bir durum olduğunun altını çizen Göz Hastalıkları ve Retina Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, “Göz kuruluğu basit görünse de üretkenlikte bozulma ve yaşam kalitesinde kayıplara yol açıyor. Eğer bu hastalık tedavi edilmezse korneaya zarar vererek gözde enfeksiyon gibi ciddi sorunlara da sebep oluyor. Ortaya çıkan olumsuz sonuçlar ve geçmeyen şikayetler nedeniyle hastaların psikolojileri üzerinde de olumsuz etkiler doğuran göz kuruluğu, hastaların depresyona girmesine bile sebep olabiliyor. Yapılan araştırmalar da bunu göstermektedir. Tüm bu hususlar dikkate alındığında, belirtileri hisseden kişiler başta olmak üzere kontak lens kullanan, diyabet hastası olan kişilerin düzenli göz kontrollerini yaptırması önem taşıyor.” açıklamasında bulundu.
GÖZ KURULUĞUNUN TEDAVİSİ VAR MI?
Göz kuruluğu hastalığının tedavisinde temel amacın gözde oluşan hasarı onararak rahatsızlığa sebep olan belirtileri hafifletmek ve gözün eski sağlığına kavuşmasına olanak sağlamak olduğunu belirten Prof. Dr. Göçgil, “Hastalığın tedavi yöntemlerini medikal, punktum oklüzyonu ve cerrahi tedavi olarak üç başlık altında ele alabiliriz. Göz kuruluğunda rutin olarak ilk adım yapay göz yaşı damlaları ile gözlerdeki nem dengesini sağlamaya çalışmaktır. Ancak enfeksiyon sebepli olgularda antibiyotik bazlı solüsyonların kullanılması gerekmektedir. Sıklıkla eşlik eden kirpik dibindeki enfeksiyonun tedavi edilmesi başarıyı artırır. Göz kuruluğunun ciddiyetine göre damla, jel veya ağızdan alınan destek tedavilerine rağmen istenilen sonuç alınamadığı durumlarda ise, punktum oklüzyonu adını verdiğimiz yönteme başvurulabilir. Vücudumuz tarafından üretilen göz yaşının kapak iç kenarlarında bulunan ve burnun içine akmasını sağlayan küçük açıklığın kapatılması amacıyla bu yöntem uygulanmaktadır. Tüm bu süreçlerin yeterli olmadığı ve kapakların açık kaldığı, tam kapanamadığı durumlarda ise cerrahi müdahaleye başvurulabilir.” dedi.
GÖZ KURULUĞUNDAN KORUNMA YÖNTEMLERİ
Yaşam tarzında yapılacak ufak değişiklikler ile göz kuruluğunun belirtilerini hafifletmenin mümkün olduğunu söyleyen Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, şu uyarılarda bulundu:
“Göz kuruluğunun en büyük sebebi gözdeki nem oranının dengelenememesidir. Dolayısıyla bulunulan ortamdaki nem değerini korumak adına kapalı alanlar sıklıkla havalandırılmalı, uzun süreli klima kullanımından kaçınılmalıdır. Uzun süreli odaklanma gerektiren bilgisayar kullanımı durumunda gözlerimiz belirli aralıklarla dinlendirilmelidir.
Vücudumuzun sağlığının korunması için temel şart olan su tüketimimizin göz sağlığımız için de büyük önemi olduğunu unutmamamız gerekiyor. Su tüketimimize bu nedenle dikkat etmeliyiz. Gözlerimizin nem oranımızın korunması için rüzgarlı ve güneşli havalarda güneş gözlüğü kullanmalıyız.
Sigara kullanımı çok sayıda sağlık sorununun başında gelmektedir. Uzun süre sigara dumanına maruz kalmak da göz kuruluğu riskini artırmaktadır. Kontak lens kullanımımızı talimatlara uygun ve hijyen koşullarını dikkate alarak gerçekleştirmemiz gerekmektedir. Gece lenslerimizle birlikte uyumak belirtilerin artmasına neden olmaktadır. Yine kirpik diplerinin temizliğine ve hijyenine dikkat edilmeli; eller yıkanmadan göz çevresi ellenmemeli, kaşınmamalıdır. Makyaj malzemelerinin hiyjenine de dikkat edilmeli, makyaj ürünleri her gece özenle temizlenmelidir.
Göz kuruluğuna ağız kuruluğu da eşlik ediyorsa bu durumun sebebinin romatolojik hastalıklara bağlı olabileceği akılda bulundurularak gerekli testler yapılmalıdır.
Göz kuruluğunun diğer göz hastalıklarıyla birlikte seyredebileceğini de unutmamak gerekir. Bu nedenle yılda en az 1 kez rutin göz muayenelerimizi gerçekleştirmemiz gerekmektedir.”