"Bebeğimi ilk kez 35 günlükken kucağıma aldım…", "Bebeğim 50 günden fazla yoğun bakımda kaldı…" Onlar aceleci bebekler… Anne babalarının pamuklara daha bir sarıp sarmalaması gereken… Zira bakım süreçleri çok zor olup, çok daha dikkat gerektiriyor.
Survivor bebeklerin zorlu yolculuğunda ailelerinin yanı sıra hemşireler ve doktorlar da tam anlamıyla seferber oluyorlar. 17 Kasım Dünya Prematüre Günü dolayısıyla Acıbadem Kadıköy Hastanesi'nde doğmuş prematüre bebekler ve aileleriyle bir kutlamada bir araya gelen Acıbadem Kadıköy Hastanesi Neonatoloji (Yenidoğan Bilimi) Uzmanı Doç. Dr. Atalay Demirel, değişen koşullar nedeniyle erken doğumların giderek daha fazla görülmeye başladığını belirtiyor.
Ülkemizde her yıl yaklaşık 1 milyon 300 bin doğum gerçekleşiyor ve bu doğumların yüzde 10'unundan daha çoğunu 37 haftadan önce doğan prematüre bebekler oluşturuyor. Kimi yalnızca 900 gram doğan, kimi annesi henüz hamileliğinin 28. haftasındayken dünyaya gözlerini açan bu bebekler, normal bebeklerden farklı olarak çok daha fazla zorlukla mücadele etmek zorunda kalıyorlar.
Beşinci tüp bebek denemesiyle 37 yaşında anne olan Zeynep İnal, hamileliğinin 25. haftasındaki kontrolünde açılma olduğu görülünce Acıbadem Kadıköy Hastanesi'nde ameliyata alınmış. Ameliyat sonrası 28 gün hastanede kalan İnal, hamileliği 28 hafta 6 günlükken 35 cm boyunda ve 1.500 gram ağırlığında bir erkek bebek dünyaya getirmiş. Bugün kronolojik olarak 13 aylık, düzeltilmiş yaşa göre 10 aylık sağlıklı bir bebek olan ve halen düzenli kontrolleri devam eden Mustafa Alperen, doğumdan hemen sonra alındığı yoğun bakımdaki 65 günlük süre içerisinde solunum yapmayı unutmaktan (apne) kalp atışlarının durmasına ve beyin kanaması riskine kadar birçok şeyi atlatmış.
"Minik oğlumuz tam bir savaşçıydı!"
"Prematüre ebeveynleri olarak ilk öğrendiğimiz şey şuydu: Prematüre bebeklerin iki günü iyi, bir günü kötü. Oğlumuz tam bir savaşçıydı, survivor'dı ve ondan umudu hiç kesmedim. Doktorumuz Atalay Bey ve tüm ekip hem oğlumuzu yaşattı hem de bize unutulmaz bir destek verdi" diyen Zeynep İnal, bebeğini ilk kez 35 günlükken kucağına alabildiğini ve bu süre içerisinde kuvözü öperek bebeğiyle özlem giderdiğini gözleri dolarak anlatıyor. Küçük Mustafa 3 yaşına kadar devam edecek bir tiroit tedavisi görmenin dışında şu anda tamamen sağlıklı bir çocuk.
"50 günden fazla yoğun bakımda kaldı!"
İstanbul Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Bölümü'nde çalışan ve eşi de doktor olan Dr. Sabiha Günel de, 14 yıllık bebek bekleyişlerinin 9. gebelikte başarıya ulaştığını ancak ikiz kızlarından birinin 960, birinin de 995 gram ağırlıkla 28 hafta 3 günlük hamileyken doğduğunu anlatarak başlıyor söze. 45 yaşında anne olduğunu söyleyen Dr. Günel, bugün 4 yaşında olan çocuklarının 50 günden fazla yoğun bakımda kaldığını belirterek "3 ayı geçen tek gebeliğim kızlarım Ece ve İlke'ye hamileliğim oldu. 16 kez tüp bebek denedik, arada kendiliğinden gelişen hamileliklerim de oldu ama hiçbiri 3 ayı geçemedi" diyor. Ece'nin 50, İlke'nin ise 52 gün yoğun bakımda kaldığını söyleyen Günel, hastaneden çıkışlarını, "Bir bayram tatilinde doktorlar bize Ece'yi vererek eve gidebileceğimizi, İlke'yi ise birkaç hafta sonra alabileceğimizi söylediler. Biz İlke'yi almadan gitmek istemedik. İlke bunu duydu ve o günkü kötü tablosu bir anda iyiye gitmeye başladı, çok hızla toparlandı. İnanılmaz bir şeydi. Hep beraber hastanede kaldık ve 10 gün sonra dördümüz birlikte evimize döndük" şeklinde anlatıyor.
"Hamilelik takibi çok önemli!"
Prematüre bebek sayısının, doğum yapma yaşının ilerlemesi, tüp bebek tedavisinin yaygınlaşması ve buna bağlı olarak çoğul gebeliklerde artış görülmesi gibi nedenlerle artıyor olduğunu kaydeden Acıbadem Kadıköy Hastanesi Neonatoloji (Yenidoğan Bilimi) Uzmanı Doç. Dr. Atalay Demirel, bebek sahibi olmaya karar verdiğinde hemen kadın doğum doktoruna başvurması gerektiğinin altını çiziyor. Kadınların ve ailelerin demir, folik asit gibi takviyelere başlamaktan doğum öncesi sorun çıkarabilecek enfeksiyonların tedavisini yaptırmaya kadar her şeyi kontrol altına aldığını vurgulayan Doç. Dr. Atalay Demirel, "Bazı kadınlarımız ve aileler bebek sahibi olacakları zaman çok bilinçli davranıyorlar. Böylece erken doğuma sebebiyet verebilecek rahatsızlıkları ya da riskleri var ise düzenli gebelik kontrollerinde bunların görülüp önlem alınması mümkün olabiliyor. Bu bize bebeğin anne karnında geçirdiği süreyi bazen haftalarca uzatma şansı tanıyor" diyor.
"En iyi bakım anne karnındaki bakım"
Erken doğma riski bulunan bebeklerin anne karnında geçirdikleri her bir günün yaşam şanslarını yüzde 1 ila 1,5 oranında artırdığını belirten Doç. Dr. Atalay Demirel, bebeğin yaşam şansının anne karnında geçirdiği hafta ile doğru orantılı olarak yükseldiğini vurguluyor. "Gebeliğin 27. haftasından sonra doğan bebeklerde yaşam şansı yüzde 90'lara kadar çıkabiliyor. 27 haftanın altında, 26-27 haftalık bebeklerde yüzde 50'li, hatta 60'lı oranları yakalayabiliyoruz. Ancak 26 haftanın ya da ağırlık olarak 600 gramın altında doğan bebeklerde bu oran ciddi olarak azalıyor" diyen Doç. Dr. Atalay Demirel, "Biz en iyi bakımın anne karnında olduğunu biliyoruz. O yüzden kadın doğum uzmanlarımız bebeklerin anne karnında geçirdiği süreyi mümkün olduğunca uzatmaya çalışıyorlar" şeklinde konuşuyor.
Survivor bebeklerin zorlu yolculuğunda ailelerinin yanı sıra hemşireler ve doktorlar da tam anlamıyla seferber oluyorlar. 17 Kasım Dünya Prematüre Günü dolayısıyla Acıbadem Kadıköy Hastanesi'nde doğmuş prematüre bebekler ve aileleriyle bir kutlamada bir araya gelen Acıbadem Kadıköy Hastanesi Neonatoloji (Yenidoğan Bilimi) Uzmanı Doç. Dr. Atalay Demirel, değişen koşullar nedeniyle erken doğumların giderek daha fazla görülmeye başladığını belirtiyor.
Ülkemizde her yıl yaklaşık 1 milyon 300 bin doğum gerçekleşiyor ve bu doğumların yüzde 10'unundan daha çoğunu 37 haftadan önce doğan prematüre bebekler oluşturuyor. Kimi yalnızca 900 gram doğan, kimi annesi henüz hamileliğinin 28. haftasındayken dünyaya gözlerini açan bu bebekler, normal bebeklerden farklı olarak çok daha fazla zorlukla mücadele etmek zorunda kalıyorlar.
Beşinci tüp bebek denemesiyle 37 yaşında anne olan Zeynep İnal, hamileliğinin 25. haftasındaki kontrolünde açılma olduğu görülünce Acıbadem Kadıköy Hastanesi'nde ameliyata alınmış. Ameliyat sonrası 28 gün hastanede kalan İnal, hamileliği 28 hafta 6 günlükken 35 cm boyunda ve 1.500 gram ağırlığında bir erkek bebek dünyaya getirmiş. Bugün kronolojik olarak 13 aylık, düzeltilmiş yaşa göre 10 aylık sağlıklı bir bebek olan ve halen düzenli kontrolleri devam eden Mustafa Alperen, doğumdan hemen sonra alındığı yoğun bakımdaki 65 günlük süre içerisinde solunum yapmayı unutmaktan (apne) kalp atışlarının durmasına ve beyin kanaması riskine kadar birçok şeyi atlatmış.
"Minik oğlumuz tam bir savaşçıydı!"
"Prematüre ebeveynleri olarak ilk öğrendiğimiz şey şuydu: Prematüre bebeklerin iki günü iyi, bir günü kötü. Oğlumuz tam bir savaşçıydı, survivor'dı ve ondan umudu hiç kesmedim. Doktorumuz Atalay Bey ve tüm ekip hem oğlumuzu yaşattı hem de bize unutulmaz bir destek verdi" diyen Zeynep İnal, bebeğini ilk kez 35 günlükken kucağına alabildiğini ve bu süre içerisinde kuvözü öperek bebeğiyle özlem giderdiğini gözleri dolarak anlatıyor. Küçük Mustafa 3 yaşına kadar devam edecek bir tiroit tedavisi görmenin dışında şu anda tamamen sağlıklı bir çocuk.
"50 günden fazla yoğun bakımda kaldı!"
İstanbul Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Bölümü'nde çalışan ve eşi de doktor olan Dr. Sabiha Günel de, 14 yıllık bebek bekleyişlerinin 9. gebelikte başarıya ulaştığını ancak ikiz kızlarından birinin 960, birinin de 995 gram ağırlıkla 28 hafta 3 günlük hamileyken doğduğunu anlatarak başlıyor söze. 45 yaşında anne olduğunu söyleyen Dr. Günel, bugün 4 yaşında olan çocuklarının 50 günden fazla yoğun bakımda kaldığını belirterek "3 ayı geçen tek gebeliğim kızlarım Ece ve İlke'ye hamileliğim oldu. 16 kez tüp bebek denedik, arada kendiliğinden gelişen hamileliklerim de oldu ama hiçbiri 3 ayı geçemedi" diyor. Ece'nin 50, İlke'nin ise 52 gün yoğun bakımda kaldığını söyleyen Günel, hastaneden çıkışlarını, "Bir bayram tatilinde doktorlar bize Ece'yi vererek eve gidebileceğimizi, İlke'yi ise birkaç hafta sonra alabileceğimizi söylediler. Biz İlke'yi almadan gitmek istemedik. İlke bunu duydu ve o günkü kötü tablosu bir anda iyiye gitmeye başladı, çok hızla toparlandı. İnanılmaz bir şeydi. Hep beraber hastanede kaldık ve 10 gün sonra dördümüz birlikte evimize döndük" şeklinde anlatıyor.
"Hamilelik takibi çok önemli!"
Prematüre bebek sayısının, doğum yapma yaşının ilerlemesi, tüp bebek tedavisinin yaygınlaşması ve buna bağlı olarak çoğul gebeliklerde artış görülmesi gibi nedenlerle artıyor olduğunu kaydeden Acıbadem Kadıköy Hastanesi Neonatoloji (Yenidoğan Bilimi) Uzmanı Doç. Dr. Atalay Demirel, bebek sahibi olmaya karar verdiğinde hemen kadın doğum doktoruna başvurması gerektiğinin altını çiziyor. Kadınların ve ailelerin demir, folik asit gibi takviyelere başlamaktan doğum öncesi sorun çıkarabilecek enfeksiyonların tedavisini yaptırmaya kadar her şeyi kontrol altına aldığını vurgulayan Doç. Dr. Atalay Demirel, "Bazı kadınlarımız ve aileler bebek sahibi olacakları zaman çok bilinçli davranıyorlar. Böylece erken doğuma sebebiyet verebilecek rahatsızlıkları ya da riskleri var ise düzenli gebelik kontrollerinde bunların görülüp önlem alınması mümkün olabiliyor. Bu bize bebeğin anne karnında geçirdiği süreyi bazen haftalarca uzatma şansı tanıyor" diyor.
"En iyi bakım anne karnındaki bakım"
Erken doğma riski bulunan bebeklerin anne karnında geçirdikleri her bir günün yaşam şanslarını yüzde 1 ila 1,5 oranında artırdığını belirten Doç. Dr. Atalay Demirel, bebeğin yaşam şansının anne karnında geçirdiği hafta ile doğru orantılı olarak yükseldiğini vurguluyor. "Gebeliğin 27. haftasından sonra doğan bebeklerde yaşam şansı yüzde 90'lara kadar çıkabiliyor. 27 haftanın altında, 26-27 haftalık bebeklerde yüzde 50'li, hatta 60'lı oranları yakalayabiliyoruz. Ancak 26 haftanın ya da ağırlık olarak 600 gramın altında doğan bebeklerde bu oran ciddi olarak azalıyor" diyen Doç. Dr. Atalay Demirel, "Biz en iyi bakımın anne karnında olduğunu biliyoruz. O yüzden kadın doğum uzmanlarımız bebeklerin anne karnında geçirdiği süreyi mümkün olduğunca uzatmaya çalışıyorlar" şeklinde konuşuyor.