Korku, yaşam boyunca deneyimlenen ve aslında bireylerin gelişiminde koruyucu işlevi olan normal bir duygu olarak tanımlanıyor. Küçük yaşlarda fark edilip, tedavi edilmeyen korkular ise ilerleyen dönemlerde ciddi psikiyatrik sorunlara zemin oluşturabileceği için anne ve babaların bu konuda çok dikkatli olması gerekiyor.
Memorial Şişli Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü'nden Uz. Dr. Leyla Alkaş, korkunun çocuk sağlığı üzerindeki etkileri ve korunmanın yolları hakkında bilgi verdi.
Bebeklikte başlayan korkular yıllarca sürebilir
İnsanlar doğduğu andan itibaren ani ses, ışık, sallanma, düşme hissi ya da denge kayıplarına korkarak tepki verir. 6 aylık bebek, kendisine bakanı tanır ve farklı insanlar onu kucağına alınca ağlar. 3-4 yaşlarında hafızanın gelişimi ve güven duygusunun oturması ile bu durum geçer. Yine bu yaşlarda, özellikle korkutulduysa; karanlık, yalnız kalma, çeşitli hayvanlar veya hayali durumlara karşı korkular başlar.
6 aydan uzun süren korkulara dikkat!
İnatçı, aşırı ve anlamsız korkulara fobi denilmektedir. Çocuklar, erişkinlerden farklı olarak korkunun anlamsız ve anormal olduğunu kabul etmez. Bunun yüzünden eğitiminden, uykusundan, yapmak istediklerinden ayrı düştüğünü fark edemez. Çocuk korku veren durum veya nesneden mümkün olduğunca kaçınır. Korku hali 6 aydan fazla sürerse buna "özgün fobi" denir. Özgün fobiler; böcekler, fırtınalar, yükseklik, iğne, asansör, kapalı kalmak gibi bazı özel durumları kapsayabilir.
Önüne geçilemeyen korkular geleceği olumsuz yönde etkiliyor
Yaş ilerledikçe korku nesnelerinin sayısı artar; üstelik bu nesneler giderek hayali olmaktan çıkar ve somut bir hal alır. 3 yaşındaki bir çocuk "öcü"den korkarken; 7 yaşındaki çocuk, hırsızlardan korkmaya başlar. 13 yaşındaki çocuk, hırsızlara karşı alınan önlemleri görür ve bundan korkmak yerine arkadaşlarının dışlamasından korkar. Daha büyüdüğünde ise, karşı cinsle ilişki ya da meslek edinebilme ile ilgili korkular ön plana çıkacaktır.
Korku sosyal hayatı kısıtlıyorsa uzman yardımı almak önemli
Gelip geçici korku ve tedavi edilmesi gereken korku birbirinden ayrılmalıdır. Eğer korku kronikleşmiş, korkulan olaya karşı verilen tepki orantısız, sonrasında sakinleşememe ve yaşına uygun aktivitelerden uzak kalma durumu söz konusu ise profesyonel yardım almak gerekmektedir.
Huzursuz aile ortamı korkuları tetikliyor
Korku bulaşıcıdır. Bu nedenle küçük çocuklar, annelerinin yüz mimiklerine ve tepkilerine göre bir olayı riskli veya korkutucu bulurlar. Özellikle çocuklara "bak doktor gelir iğne yapar" gibi cümleler kurulmamalıdır. "Ben kesin düşerim, başaramam" gibi olumsuz ve çarptırılmış cümleler de çocuğun gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Çocukların yetiştiği ortam kavgalı ve huzursuzsa bu da korkuları beraberinde getirecektir.
Korkuların oluşmasında internetin rolü büyük
Günümüzde, sosyal medya araçlarının çocuklar tarafından denetimsiz ve yaygın kullanımı, korkuların oluşumunda etkin rol oynamaktadır. Haberlerin dramatik ve korkutucu sunumu; bilgisayar oyunlarındaki karakterler, ürkütücü yaratıklar; korku filmleri; internetteki ürkütücü görüntü ve hikayeler; cinsel görüntüler ve kanlı vahşi sahneler özellikle 5-14 yaş arası çocuklarda fobi ve kaygı bozukluklarına yol açmaktadır.
Genetik bir miras olabilir
Korku duygusu sadece anne-baba değil akrabadan da çocuğa genetik olarak taşınıyor. Eğer çocuğun akrabalarında panik atak, fobi ya da anksiyete bozukluğu varsa o kişilerle hiç görüşmese bile çocuk benzer hastalıklara aday konuma geliyor.
Okul korkusu çocuğun tüm hayatını olumsuz etkileyebilir
Tedaviye başlamadan, öncelikle ebeveynde korku varsa tedavi edilmesi gerekmektedir. Çocuğa karşı samimi olunmalı, yanlış ve kaçamak bilgi verilmemelidir. Korkularıyla dalga geçip, alay etmeden gülümsemek, bunların geçeceğine inandırmak gereklidir. Ufak deneyim ve üstüne gitmeler için yüreklendirmek, yanında eşlik etmek, cesaretini takdir etmek iyi gelecektir. Gerekli görüldüğü durumlarda ilaç dahil, tedavi araçlarının hızlıca kullanılıp olayın kronikleşmesi engellenmelidir. Özellikle okul reddine sebep olan korkular çocuğun tüm hayatını olumsuz yönde etkilemektedir.
Memorial Şişli Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü'nden Uz. Dr. Leyla Alkaş, korkunun çocuk sağlığı üzerindeki etkileri ve korunmanın yolları hakkında bilgi verdi.
Bebeklikte başlayan korkular yıllarca sürebilir
İnsanlar doğduğu andan itibaren ani ses, ışık, sallanma, düşme hissi ya da denge kayıplarına korkarak tepki verir. 6 aylık bebek, kendisine bakanı tanır ve farklı insanlar onu kucağına alınca ağlar. 3-4 yaşlarında hafızanın gelişimi ve güven duygusunun oturması ile bu durum geçer. Yine bu yaşlarda, özellikle korkutulduysa; karanlık, yalnız kalma, çeşitli hayvanlar veya hayali durumlara karşı korkular başlar.
6 aydan uzun süren korkulara dikkat!
İnatçı, aşırı ve anlamsız korkulara fobi denilmektedir. Çocuklar, erişkinlerden farklı olarak korkunun anlamsız ve anormal olduğunu kabul etmez. Bunun yüzünden eğitiminden, uykusundan, yapmak istediklerinden ayrı düştüğünü fark edemez. Çocuk korku veren durum veya nesneden mümkün olduğunca kaçınır. Korku hali 6 aydan fazla sürerse buna "özgün fobi" denir. Özgün fobiler; böcekler, fırtınalar, yükseklik, iğne, asansör, kapalı kalmak gibi bazı özel durumları kapsayabilir.
Önüne geçilemeyen korkular geleceği olumsuz yönde etkiliyor
Yaş ilerledikçe korku nesnelerinin sayısı artar; üstelik bu nesneler giderek hayali olmaktan çıkar ve somut bir hal alır. 3 yaşındaki bir çocuk "öcü"den korkarken; 7 yaşındaki çocuk, hırsızlardan korkmaya başlar. 13 yaşındaki çocuk, hırsızlara karşı alınan önlemleri görür ve bundan korkmak yerine arkadaşlarının dışlamasından korkar. Daha büyüdüğünde ise, karşı cinsle ilişki ya da meslek edinebilme ile ilgili korkular ön plana çıkacaktır.
Korku sosyal hayatı kısıtlıyorsa uzman yardımı almak önemli
Gelip geçici korku ve tedavi edilmesi gereken korku birbirinden ayrılmalıdır. Eğer korku kronikleşmiş, korkulan olaya karşı verilen tepki orantısız, sonrasında sakinleşememe ve yaşına uygun aktivitelerden uzak kalma durumu söz konusu ise profesyonel yardım almak gerekmektedir.
Huzursuz aile ortamı korkuları tetikliyor
Korku bulaşıcıdır. Bu nedenle küçük çocuklar, annelerinin yüz mimiklerine ve tepkilerine göre bir olayı riskli veya korkutucu bulurlar. Özellikle çocuklara "bak doktor gelir iğne yapar" gibi cümleler kurulmamalıdır. "Ben kesin düşerim, başaramam" gibi olumsuz ve çarptırılmış cümleler de çocuğun gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Çocukların yetiştiği ortam kavgalı ve huzursuzsa bu da korkuları beraberinde getirecektir.
Korkuların oluşmasında internetin rolü büyük
Günümüzde, sosyal medya araçlarının çocuklar tarafından denetimsiz ve yaygın kullanımı, korkuların oluşumunda etkin rol oynamaktadır. Haberlerin dramatik ve korkutucu sunumu; bilgisayar oyunlarındaki karakterler, ürkütücü yaratıklar; korku filmleri; internetteki ürkütücü görüntü ve hikayeler; cinsel görüntüler ve kanlı vahşi sahneler özellikle 5-14 yaş arası çocuklarda fobi ve kaygı bozukluklarına yol açmaktadır.
Genetik bir miras olabilir
Korku duygusu sadece anne-baba değil akrabadan da çocuğa genetik olarak taşınıyor. Eğer çocuğun akrabalarında panik atak, fobi ya da anksiyete bozukluğu varsa o kişilerle hiç görüşmese bile çocuk benzer hastalıklara aday konuma geliyor.
Okul korkusu çocuğun tüm hayatını olumsuz etkileyebilir
Tedaviye başlamadan, öncelikle ebeveynde korku varsa tedavi edilmesi gerekmektedir. Çocuğa karşı samimi olunmalı, yanlış ve kaçamak bilgi verilmemelidir. Korkularıyla dalga geçip, alay etmeden gülümsemek, bunların geçeceğine inandırmak gereklidir. Ufak deneyim ve üstüne gitmeler için yüreklendirmek, yanında eşlik etmek, cesaretini takdir etmek iyi gelecektir. Gerekli görüldüğü durumlarda ilaç dahil, tedavi araçlarının hızlıca kullanılıp olayın kronikleşmesi engellenmelidir. Özellikle okul reddine sebep olan korkular çocuğun tüm hayatını olumsuz yönde etkilemektedir.