Gündemden düşmeyen şiddet olayları, öfke denetimi ile ilgili birçok soruyu da beraberinde getiriyor. Öfke denetleme sorununun altında psikiyatrik hastalıklar ya da kişilik bozukluklarının yatabileceğini belirten uzmanlar, bazı insanların öfkeden nemalandığı için öfkesini denetlemeyi istemediklerine dikkat çekiyor.
Üsküdar Üniversitesi NP İSTANBUL Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Alper Evrensel, son günlerde artan şiddet olayları ile ilgili öfke denetimi hakkında önemli bilgiler verdi.
"Topluma dair değerlere, kurallara, kanunlara saygı duymayan ve iç denetim (otokontrol) becerileri yetersiz insanları dış denetim sistemleri sınırlamakla görevlidir" diyen Alper Evrensel, "Bu dış denetim sistemlerinin başında da yasalar gelir. İnsan bir suç işlediğinde karşılaşacağı yaptırımı bildiği takdirde kendisini denetlemeye çalışır. Cezanın böyle bir işlevi de vardır. Eğer bir insan bir suç ya da kabahat işlediğinde bedelini ödemeyeceğini, ceza almayacağını düşünüyorsa pervasızlaşabilir. Hele de bu insan suça eğilimli, fevri ve kendini her zaman haklı gören biriyse" şeklinde konuştu.
Psikopatlar kendilerini haklı görüyor!
Öfkeyi denetleme sorununun altında psikiyatrik hastalıklar ya da kişilik bozukluklarının yatabileceğini kaydeden Yrd. Doç. Dr. Alper Evrensel,
"Hastalıklar arasında hiperaktivite, bipolar bozukluk, depresyon ve kaygı bozukluklarını sayabiliriz. Bu hastalığı olan insanlar fevri şekilde ortaya çıkan, saman alevi gibi parlayıp sönen bağırıp-çağırma, vurma-kırma, dökme-saçma tarzında davranışlar sergileyebilirler ancak sonrasında pişman olurlar. Kalp kırdıkları için üzülürler. Bu türden fevriliklerin çoğu zaman telafisi vardır. Ancak kişilik bozukluklarından kaynaklı olanlarda daha ağır ve telafisi olmayan cinayet gibi sonuçlar ortaya çıkar. Bu tarz kişilik bozukluklarının başında psikopati olarak da bilinen antisosyal kişilik bozukluğu gelir. Psikopatlar kendilerini haklı görürler ve yıkıcı eylemlerinden dolayı pişmanlık duymazlar" şeklinde konuştu.
"Bu öğrencinin bir anda katile dönüştüğünü düşünmüyorum"
Yrd. Doç. Dr. Alper Evrensel, Çankaya Üniversitesi Öğretim Üyesi Ceren Damar Şenel'in öğrencisi tarafından katledilmesi olayına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu cinayette kurallara uyan ve görevini yapmak konusunda taviz vermek istemeyen bir insanın kurallara uymayan ve kendini haklı gören bir insan tarafından katledildi. Üstelik de bu öğrenci hukuk fakültesi son sınıf öğrencisi. Toplumda infiale neden olmasının nedenlerinden biri de bence budur. Yani hukuk ve kuralların öğretildiği, yasalara uymayanlarının cezalandırılacağının anlatıldığı, hukukun gerekliliğinin vurgulandığı bir okulda okuyan öğrenci kurala uyan bir hocasını öldürüyor. Bu bir tezattır. Yan yana gelemeyecek iki durumdur. Bu öğrencinin bir anda katile dönüştüğünü düşünmüyorum. Olayın akışına bakıldığında öncelikle öğrencinin zaten geçmiş disiplinsizlikleri ve kopya çekme öyküsü var. Son sınavda da kopya için önceden hazırlık yapmış. Yani önceden planlı bir kabahat mevcut. Sonra da kendisini derslerin zor olduğunu ve her öğrencinin kopya çektiğini söyleyerek savunuyor, kabahatinde haklı görüyor. Cinayeti de planlamış, eve gidip silahı ve bıçağı alarak okula gelmiş. Dolayısıyla bu veriler suça eğilimli bir kişilik yapısı olduğunu düşündürüyor.
"Öfkeden nemalanan kişi çare aramaz"
Öfke denetimi için öncelikle öfkeyi denetleme güçlüğüne neden olan sorunun saptanması gerektiğini vurgulayan Evrensel,
"Bunun için bir psikiyatri uzmanı muayene ve tetkik etmelidir. Eğer hastalık saptanmış ise tedavisi yönüne gidilmelidir. Kişilik yapısından kaynaklanan sorunlar var ise o zaman terapi uygulanmalıdır. Öfkesini denetlemekte güçlük çeken kişi bundan şikâyetçi ise mutlaka başarılı sonuçlar alınacaktır. Ancak bazı insanlar öfkesini denetlemeyi istemezler. Zira öfke hâli onlara çeşitli kazanımlar sağlamaktadır. Öfkeden nemalanan kişi çare aramaz" dedi.
"Lakaytlık ve keyfilik kural tanımayanları cesaretlendirir!"
"Yasaların ve her türlü kuralın uyulması için kurumlar ve bireyler görevlerini yerine getirmelidir" diyen Alper Evrensel, sözlerini şöyle tamamladı:
"Lakaytlık ve keyfilik kural tanımayanları cesaretlendirir. Kuralları ve yasaları çiğneyip her hangi bir yaptırımla karşılaşmayan insanlar bunu sürdürür. Toplum tepkisizleşmeye başlar ve kurallara uyan kişiler zamanla ümitsizliğe kapılır. Yasa ve kuralların işlediğini görmek topluma güç ve güven verir."
Üsküdar Üniversitesi NP İSTANBUL Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Alper Evrensel, son günlerde artan şiddet olayları ile ilgili öfke denetimi hakkında önemli bilgiler verdi.
"Topluma dair değerlere, kurallara, kanunlara saygı duymayan ve iç denetim (otokontrol) becerileri yetersiz insanları dış denetim sistemleri sınırlamakla görevlidir" diyen Alper Evrensel, "Bu dış denetim sistemlerinin başında da yasalar gelir. İnsan bir suç işlediğinde karşılaşacağı yaptırımı bildiği takdirde kendisini denetlemeye çalışır. Cezanın böyle bir işlevi de vardır. Eğer bir insan bir suç ya da kabahat işlediğinde bedelini ödemeyeceğini, ceza almayacağını düşünüyorsa pervasızlaşabilir. Hele de bu insan suça eğilimli, fevri ve kendini her zaman haklı gören biriyse" şeklinde konuştu.
Psikopatlar kendilerini haklı görüyor!
Öfkeyi denetleme sorununun altında psikiyatrik hastalıklar ya da kişilik bozukluklarının yatabileceğini kaydeden Yrd. Doç. Dr. Alper Evrensel,
"Hastalıklar arasında hiperaktivite, bipolar bozukluk, depresyon ve kaygı bozukluklarını sayabiliriz. Bu hastalığı olan insanlar fevri şekilde ortaya çıkan, saman alevi gibi parlayıp sönen bağırıp-çağırma, vurma-kırma, dökme-saçma tarzında davranışlar sergileyebilirler ancak sonrasında pişman olurlar. Kalp kırdıkları için üzülürler. Bu türden fevriliklerin çoğu zaman telafisi vardır. Ancak kişilik bozukluklarından kaynaklı olanlarda daha ağır ve telafisi olmayan cinayet gibi sonuçlar ortaya çıkar. Bu tarz kişilik bozukluklarının başında psikopati olarak da bilinen antisosyal kişilik bozukluğu gelir. Psikopatlar kendilerini haklı görürler ve yıkıcı eylemlerinden dolayı pişmanlık duymazlar" şeklinde konuştu.
"Bu öğrencinin bir anda katile dönüştüğünü düşünmüyorum"
Yrd. Doç. Dr. Alper Evrensel, Çankaya Üniversitesi Öğretim Üyesi Ceren Damar Şenel'in öğrencisi tarafından katledilmesi olayına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu cinayette kurallara uyan ve görevini yapmak konusunda taviz vermek istemeyen bir insanın kurallara uymayan ve kendini haklı gören bir insan tarafından katledildi. Üstelik de bu öğrenci hukuk fakültesi son sınıf öğrencisi. Toplumda infiale neden olmasının nedenlerinden biri de bence budur. Yani hukuk ve kuralların öğretildiği, yasalara uymayanlarının cezalandırılacağının anlatıldığı, hukukun gerekliliğinin vurgulandığı bir okulda okuyan öğrenci kurala uyan bir hocasını öldürüyor. Bu bir tezattır. Yan yana gelemeyecek iki durumdur. Bu öğrencinin bir anda katile dönüştüğünü düşünmüyorum. Olayın akışına bakıldığında öncelikle öğrencinin zaten geçmiş disiplinsizlikleri ve kopya çekme öyküsü var. Son sınavda da kopya için önceden hazırlık yapmış. Yani önceden planlı bir kabahat mevcut. Sonra da kendisini derslerin zor olduğunu ve her öğrencinin kopya çektiğini söyleyerek savunuyor, kabahatinde haklı görüyor. Cinayeti de planlamış, eve gidip silahı ve bıçağı alarak okula gelmiş. Dolayısıyla bu veriler suça eğilimli bir kişilik yapısı olduğunu düşündürüyor.
"Öfkeden nemalanan kişi çare aramaz"
Öfke denetimi için öncelikle öfkeyi denetleme güçlüğüne neden olan sorunun saptanması gerektiğini vurgulayan Evrensel,
"Bunun için bir psikiyatri uzmanı muayene ve tetkik etmelidir. Eğer hastalık saptanmış ise tedavisi yönüne gidilmelidir. Kişilik yapısından kaynaklanan sorunlar var ise o zaman terapi uygulanmalıdır. Öfkesini denetlemekte güçlük çeken kişi bundan şikâyetçi ise mutlaka başarılı sonuçlar alınacaktır. Ancak bazı insanlar öfkesini denetlemeyi istemezler. Zira öfke hâli onlara çeşitli kazanımlar sağlamaktadır. Öfkeden nemalanan kişi çare aramaz" dedi.
"Lakaytlık ve keyfilik kural tanımayanları cesaretlendirir!"
"Yasaların ve her türlü kuralın uyulması için kurumlar ve bireyler görevlerini yerine getirmelidir" diyen Alper Evrensel, sözlerini şöyle tamamladı:
"Lakaytlık ve keyfilik kural tanımayanları cesaretlendirir. Kuralları ve yasaları çiğneyip her hangi bir yaptırımla karşılaşmayan insanlar bunu sürdürür. Toplum tepkisizleşmeye başlar ve kurallara uyan kişiler zamanla ümitsizliğe kapılır. Yasa ve kuralların işlediğini görmek topluma güç ve güven verir."