Son günlerde en çok karşılaştığımız hastalık tanımlamalarından biri olan metabolik sendrom ile ilgili bilgi veren, Lotus Obezite Cerrahi Merkezi doktorlarından, Obezite ve Metabolik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Kaplan Baha Temizgönül, obezite ve metabolik sendrom arasındaki ilişkiyi anlattı ve şöyle konuştu: "Kalp ve damar hastalıkları riskini arttıran sağlık sorunlarının bütününe metabolik sendrom diyoruz. Evet, metabolik sendrom var diyebilmemiz için, erkeklerde bel çevresinin 102 cm, kadınlarda ise 88 cm olması, şeker hastalığı ya da insülin direnci bulunması, yüksek tansiyon, kanda ki yağ seviyesi yüksek, kandaki iyi kolestrol seviyesinin düşük ve bu 5 bulgunun bir arada bulunması gerekir."
Bütün bu hastalıkların, kan pıhtılaşmasına ve iltihabi durumlara sebep olduğunu belirten Op. Dr. Kaplan Baha Temizgönül, obez olan kişilerde; metabolik sendromun tüm bulgularına rastlandığını söyledi. Kalp damar hastalıkları başta olmak üzere, felç riskini arttırdığına ve birçok hastalığa sebep olduğuna dikkat çekti. Bütün bu hastalıklara rağmen, yüzde 7 oranında kilo vermenin, metabolik sendromun birçok bulgusunu düzelttiğini belirtti.
Obezitenin, metabolik sendrom ile ortak noktalarından biri DİYABET!
Op. Dr. Kaplan Baha Temizgönül; insülin direncinin ve yüksek insülin düzeylerinin metabolik sendromun kalbi olduğunu söyleyerek şöyle konuştu: "Şeker hastalığı riski vücut kitle indeksi (VKİ) 25- 29 olan (fazla kilolu/obez olmayan) kişilerde 3 kat artarken, vücut kitle indeksi 30` dan fazla olan (1. Dereceden obez) kişilerde, bu risk 20 kattan fazladır. Bu yüzden diyabet ve obezite birbiriyle içiçe geçmiş, artık diyabezite olarak anılmaya başlanmıştır. Diyabezite, yüksek tansiyon, metabolik sendrom, kalp damar hastalıkları, inme, böbrek yetmezliği, eklem rahatsızlıkları, safra kesesi problemleri, uyku apnesi, kanser gibi hastalıkları belirgin olarak artırır. Diyabezite; böbrek yetmezliğinde, körlük ve parmakların şeker hastalığına bağlı olarak kesilmek zorunda kalınması durumlarının çoğundan sorumludur. Az da olsa kilo vermenin (< %10) metabolik sendrom başta olmak üzere diğer hastalıkların da riskini azaltır."
Kanser ve Obezite İlişkisi
Kanser ve obezite ilişkisinin çok yakın olduğunu belirten Op. Dr. Kaplan Baha Temizgönül; yapılan araştırmalarda kanseri önlemek için kilo vermenin elzem olduğunu ortaya koyduğunu vurguladı ve şöyle konuştu: "Obez kişilerde fazla yağ dokusu bir iltihap odağıdır. Bu süregelen iltihabi durum kanser riskini artırır. Ayrıca Obez kişilerde kadınlık hormonu olan östrojen normalden yüksektir. Bu da rahim ve meme kanserine zemin hazırlar. Bunlar göz korkutucu olsa da basit önlemler alarak bu riskleri azaltmak mümkündür. Hayatımızdan kanseri uzaklaştırmak için; ideal kilomuzu korumalı ve vücut kitle indeksimiz 25'den fazla olmamalı ve günde 30- 60 dakika orta düzeyde ya da 30 dakika yüksek tempoda, fiziksel aktivite yapılmalı, bitkisel ürünlerin daha fazla, yüksek kalorili, şekerli içecek ve işlenmiş kırmızı etleri daha az tüketmek gereklidir. Egzersiz ve diyet ile %7 oranında kilo vermek bile diyabet riskini azalttır. İdeal kilosunu diyet ve egzersiz ile koruyamayan kişilerde obezite cerrahisi önerilir.
Obezite cerrahisi olanlarda diyabet kaynaklı sorunların %92'sinin, kalp ve damar hastalıklarından kaynaklanan sorunların %59'unun azaldığını gösteren bilimsel yayınlar mevcuttur. Bu yüzden obezite cerrahisi, şeker hastalığı ameliyatı olarak da anılmaktadır."
✎ Mutfağınızın olmazsa olmazı her ürün Karaca’da!