Son röportajlarından birinde dünyada albümü en çok satan Grammy'li şarkıcı Adele samimi bir itirafta bulundu, "Korkularımın üstüne gitmeseydim, onlarla yüzleşmesini öğrenemeseydim şu an burada olamazdım..." Bir detay, Adele uzun bir dönem anksiyeteyle mücadele etti. Üstelik o, bununla baş eden yıldızlardan sadece biri...
Dünyada toplamı bilinmese de ABD'de 40 milyonu aşan anksiyete rahatsızlığı yaşayan insan var. Bu hastalık kişiyi ya darmadağın ediyor ya da kendini keşfetmesini sağlıyor. Anlatacağım...
Beynimiz hiç susmayan bir radyo gibi; her an tetikte, gergin ve felakete odaklı... Son 5 yılda günün her saatini endişe dolu geçirdiğini söyleyen, anksiyete mağdurlarının sayısı 2 kattan fazla arttı. Üstelik güvenli hayatlar yaşıyor olsak bile korku ve kaygı seviyemiz hiç olmadığı kadar yüksek. Özel güvenlik ekipleriyle korunan sitelerde yaşıyoruz, evlerimiz dijital alarm sistemleriyle dolu, 24 saat kamelarla izleniyor ama anksiyete tavan! Ruh halimiz mevsim de dinlemiyor, artık yaz kış demeden gerginiz. Yakamızdan gece uyurken bile düşmüyor. Vücudumuzun korku merkezi olan ve beynin temporal lobunun derinliklerinde yer alan amigdala her zaman olduğundan daha yoğun... "The Science of Fear" kitabının yazarı Daniel Gardner "Tarihin en zengin, en sağlıklı ve en uzun ömürlü insanlarıyız. Fakat gittikçe artan bir korku içindeyiz. Bu zamanın en büyük paradokslarından" demişti.
Peki bize ne oldu? Nedeni belli olmayan tedirginlik olarak açıklanan anksiyete günümüzde Dünya Sağlık Örgütü tarafından en çok ciddiye alınması gereken mental problem olarak ilan edilmişti, durum epey ciddi. Londra'da yaşayan terapist Wendy Bristow'a göre anksiyete en fazla ekonomik krizlerden sonra tavan yapıyor. "Her şey yolunda ve planlanmış giderken kontrolümüz dışına çıkan şeyler anksiyetenin temellerini atıyor." 2008 Dünya Ekonomik Krizi bu konuda bir dönüm noktası sayılabilir. Çünkü uzmanlara göre anksiyete dünyada 1860'tan bu yana hiç ulaşmadığı seviyelere çıktı, resmen zirve yaptı. Teknoloji ve sosyal medya da işin içine girince durum daha çok içinden çıkılmaz hâl aldı. Özellikle terör saldırıları sosyal medyadaki en büyük korku sembollerimizin başında geliyor. Bu arada anksiyeteden daha çok kadınlar etkileniyor; erkeklerden yaklaşık 2 kat fazla...
Korkmayı öğreniyoruz
'Anksiyete' kavramını kapsamlı şekilde ele alan ilk kişi psikoanalitik kuramın kurucusu Sigmund Freud. Freud'a göre anksiyete kişide içsel bir çatışmanın sonucu ve bu çatışmanın bir ayağını bilinç dışındaki cinsellik ya da saldırganlık dürtüleri diğer ayağını süper ego oluşturur. Yani bu bakış açısına göre anksiyete süper egosunun, bilinç dışında kabul edilemez görülen dürtülere karşı verdiği savaş! Georgetown Üniversitesi'nden Abigail Marsh'a göreyse aslında her şeye sebep olan vücudun varsayımı... Marsh'a göre anksiyete yaşamak için gerçek bir tehlikeye gerek yok. Maryland Endişe ve Stres Bozukluğu Enstitüsü'nün direktörü Sally Winston "Tahmin edilemeyen, kesin olmayan ve kontrol edilemeyen durumlar otomatik olarak endişeyi körüklüyor. Endişe, iç ya da dış tehdidin sinyali" diyor.
O kadar kötü olmayabilir
Anksiyetenin en sık görülen belirtileri arasında kan basıncı ve kalp atışının artması, terleme, kaslarda gerginlik, bağışıklık ve sindirim sisteminin yavaşlaması var. Bunlar dışında mide bulantısı, el ve ayaklarda soğukluk, titreme, konsantrasyon ve uyku bozukluğu görülür. Bunlar başta kulağa korkunç ve başa çıkması zor gibi geliyor, biliyorum. Tüm gün duyulan bu endişe sınırı aşmazsa o kadar da kötü bir şey olmayabilir... Bazı bilim insanlarına göre kaygıyı lehimize çevirmek olası. Endişe, ilk çağlardan bu yana insanların tehlikelerden kaçınmasını sağlayan bir nevi güvence. Freud'a göre de anksiyete, fiziksel ya da toplumsal çevreden gelen tehlikeye karşın bireyi uyarma ve güvenlik önlemleri alma açısından önemliydi. Endişe ve performans arasındaki ilişki bir nevi doğru orantılı olarak görülebilir. Yani endişeniz arttıkça performansınızın arttığı oluyor. Burada önemli olan endişeyi yok etmekten ziyade nasıl kontrol edileceğini bilmek... Gelin görün ki endişenin dozajını çoğu zaman ayarlıyamayınca hayati önemde olmayan olaylar bile bizi tüketmeye yetiyor.
Beyninize savaş açın!
Endişe devreleri beynin duygusal ve algısal alanlarını bağladığından aslında kendimizi endişe seviyesini belli bir noktada tutabilecek şekilde eğitebiliriz. Buna 'alışkanlık yöntemi' deniyor. Şöyle örnekleyebiliriz; bir çocuğun kapı çaldığında korku reaksiyonu vermesi, bir süre sonra bunun arkasından tehlike ortaya çıkmadığını anlayınca bu davranışından vazgeçmesi...
Bunun yanı sıra 'algısal davranış terapi' yöntemi de insanları korkularıyla yüzleştirerek yenmelerini sağlıyor. Bir hayvan fobiniz varsa bir şekilde çeşitli ortamlarda sizi onunla bir arada tutmaya zorluyor. Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin Depresyon, Endişe ve Stres Araştırmaları Merkezi'nin direktörü Diego Pizzagalli'ye göre "Bir şeyle başa çıkabileceğinizi algıladığınızda artık stres hissetmezsiniz." Davranış bilimci Catherine Pittman ve Elizabeth Karle, "Rewire Your Anxious Brain" kitabında öğrenilmiş korkularla yüzleşmenin en iyi tedavi yöntemi olduğunu söylüyor. Her zaman en kötüye odaklananlar, kronik endişelerinden arınmak için kendilerini ne kadar zorlarlarsa, amigdalaları korktukları şeye o kadar rahat uyum sağlar. Tedirginlik duyduğunuz her ne ise kabul edin ve bunun dünyanın sonu olmadığının farkına varın.
Bunlar işe yaramadıysa ilaç tedavisinin yanı sıra nefes terapi, masaj ya da aromaterapi endorfin salgılanmasına neden olduğundan kişiyi rahatlatır. Ohio Devlet Üniversitesi'nin araştırmasına göre Omega 3 yağ asitleri stresi yüzde 20 oranında azaltıyor... Elbette iyi uyku, kafein tüketiminin azaltılması, kan şekerini dengelemek de şart. Ayrıca araştırmalar günümüz insanının stresli hissettiğinde en çok sarıldığı şeyin temizlik olduğunu da söylüyor. Temizlik yapacak haliniz yoksa odadaki fazlalıkları atın ve rahatlayın.
Ne söylememeli?
Endişelenmeyi bırak.
Sabırlı ol, geçer.
Ben de yaşadım biliyorum.
Biraz pozitif düşünsene...
Her şey kafada biter!
Ünlü dinlemiyor
Anksiyete dünyaca ünlü yıldızları da vuruyor... Jennifer Lawrence, Kate Moss, Adele, Taylor Swift, Beyonce, Britney Spears hayatlarının bir döneminde mağduru oldukları anksiyeteden bahseden ünlülerden sadece birkaçı.
40 milyon
Sadece ABD'de 40 milyona yakın kişi anksiyeteyle boğuşuyor. Sorunun başlangıç yaşı 11... Birleşik Krallık'taysa 8.2 milyon kişi etkileniyor. Avustralya'da her 7 kişiden biri anksiyeteden şikâyetçi. Türkiye'de çoğu kişinin profesyonel yardım almayı reddetmesinden dolayı anksiyete yaşayanların rakamı kesin olarak bilinmese de antidepresan kullananların sayısının 10 milyonu geçtiği tahmin ediliyor.
✎ Mutfağınızın olmazsa olmazı her ürün Karaca’da!